Çarşamba, Aralık 17, 2014

Yayın Başlığı: Herkese Duyurun :P

Başlık yazıyla çok alakalı değil, Blogger'ın Başlık açıklama yazısıyla biraz laf ebeliği... Gelelim konuya;

Bir video ve düşündürdükleri...

Benzer hisler ve düşünceler kafamdan geçtiği için buraya not edip kaydetmek ve kaybetmemek istedim :).

Bisiklet ile yol alırken bisikletin her an altınızdan kaçacak gibi olduğu veya lastiklerinizin yere iyi tutunamadığı zamanlarda tedbirli - korkak olmak kaçınılmaz. En azından benim için öyle.

Linkteki videoyu izledikten sonra aklıma gelenleri "tam da benim düşündüğüm gibi" etiketini hak eden yorumlarla buraya not ediyorum. Bugünlerde bu tür videoları ve altındaki yorumları sırasıyla nasıl izleyip okuduğumu kendime kendimce not alayım dedim. Aşağıdan videoyu izleyip altında bu dk'dan sonra gelen yorumları okuyabilirsiniz(İngilizce tabii). Veya önce yorumları okuyup video'da 1 seferde bahsedilen konuları sorgulayarak izlemek de güzel olabilir. Seçim sizin, keyfinizce.

Safe Cycling Australia'den Gönderi

Ciddiyetle başlayıp cıvıtarak görüşler altta yer almakta.

Başlamadan Sürücünün Bisiklet Kaskı, Bisiklet Eldiveni ve benzeri güvenlik ekipmanlarının olduğunu söylemekte fayda var.

Öncelikli olarak yola çıkmadan önce bisikleti ile ilgili kontrollerini tam yapmadığı söylenebilir; çünkü video sonunda Gidon-Gidon Boğazı'nın ayrıldığı görülmekte veya Karbon Maşa vb nedeniyle kırılma ile böyle birşey gerçekleşmiş olabilir bu da karbon bisiklet parçalarının kullanımının hata olup olmadığı sorgusunu karşımıza çıkarır.

Ayrıca hızlı giderken ellerin frenlerin üzerinde olmaması - bisiklet üzerindeki kontrollerin ve hakimiyetin gerekli ciddiyetle sağlanmadığını hata olarak saymak söz konusu.

Yolda giderken Emniyet Şeridi İhlali yapılması ve yolun sınırlarını gösteren o temiz - kesintisiz beyaz çizginin dışında seyir halinde olunması. Sigorta şirketlerinin bazıları bu tür durumlarda para ödememek için sözleşmelerine yolda giderken vb gibi terimler eklemekte. O kadar önemli ve hassas bir konu. Yolda, kaldırımda veya Emniyet şeridinde gibi bilgi içeren sözleşmeler bu yüzden var.

Böyle bir olay başına geldiğinde ne yapacağını düşünmemiş bu durumu engellemek için bir plan yapmamış olması söz konusu ise bunun hata olarak sayılabileceği söz konusu olabilecek iken Bisiklet sürücüsünün Zil - Korna gibi ekipmanların olduğu ve çarpışmadan önce kullanıldığı ve bunun beklediğim gibi pek faydası olmadığı söylenmiş. Yani Korna- Zil'e değil önce Fren'e bas hakkında destekleyici bir deney olarak bu video'yu ele almaya hak veriyor.

Geyiğin görebileceği bir ışık - ışıldak - flaşörünün bulunmaması bir ekipman eksikliği olarak dile getirebilir olsa da tam olarak bir Geyik konusu olarak bu durum ele alınmalıdır demek doğru olur.

Yorumlar gittikçe geyikleşiyor. Talep olur ise bu gönderi yorumlarında devam edebilirim :).

Tunçuv.

Salı, Nisan 05, 2011

"Ünlü" oldum.

"Boğöyn" öğrendim ki bir yerel gazetede fotoğrafım yayınlanmış; ünlü oldum... Aharey! "TOKİ mühendisi" olarak çalıştığım zamanda yaptığım üstün kayıt işlemleri neticesinde beni haber yapmışlar galiba efem... TOKİ logosu koymaktan daha mantıklı bulmuşlar benim de içinde olduğum fotoyu...

Bunun üzerine[değil aslında ama bu kalıbı burada kullanmak istedim :)] aklıma Ünlü'nün şarkıları birkaç günlük gözlemlerim neticesinde geldi. Eskiden ulan bu şarkıyı neden seviyorum dediğimde cevabını bulamazdım. Bugünlerde ise yerinde geliyor bana...

Messelam; bir tartışmaya, fikir alışverişine girdiğinizde canınız sıkılırsa konuşmadan aklınızda kalan bir kısmı seçip ona göre cevap verirsiniz. Sıkıntılı zamanlarınızda da dinlediğiniz müziklerden aslında aklınızda kalan bir parçasıdır ve tüm düşünceleriniz onun etrafında dönelir. Benim de orta okul zamanlarımda sıkça dinlediğim ünlü'nün son defa albümü ve ondan 2 şarkısı aklımda böylecene yer etmekte...

Sözün kısası yine zihin meşgalelerim oldu ve bunun üzerine düşünerek zamanımı değerlendirmekle idare etmekteyim. Kendinize iyi bakmanız dileğiyle...

Tunçu

Perşembe, Mart 31, 2011

Patika-a

Son İstanbul'a gidişimde yollarda v.ç.[*] bisikletle gezenleri görüp, şehrin sıkıntılıları arasında neşeli olduklarını gördüğümde önce yeni fıstık gibi bir forma alıp sonrasında kendime Bartın'da düzenli olarak bisiklete binme sözü verdim. Bunun sonucunda dün akşam gün batımına doğru biraz pedal çevirip hava iyice kararmadan aşina olduğum caddelere döndüm. Biraz pedal çevirip nefes açınca blog yazma hevesimde canlandı gibi. Kafamda karma-karışık düşünceleri nasıl düzenli bir şekilde yazacağımı bilemesem de birkaç şey yazabilirim herhal[**] deyip deneyore...

Bu aralar garip bir şekilde ya zihnim ya göğüs kafesim açılıyor. Aslında hiç bir şey ifade etmeyen bir cümle gibi gözüktüğünün farkında olsam da kendi halimi yarınlarda bana en iyi anımsatacak formülleme olduğuna inanıyorum. Olur da hatırlayamazsam diye de yolda yürürken bu formüllemeyi çıkarmama yol açan birkaç düşünceyi notluyorum;

Kafamın kilitli olduğu vakitlerde soluk alışverişim normale dönüyor, soluk alışverişim engellendiğinde ise kafamın içinde "bir" konuda zincirleme düşünceler düğüm oluyor. Göğüs kafesim kilitlendiğinde ise her nefes alışveriş içimde garip bir yanma[kaybetme acısı] hissettiriyor. Her ikisinin de aynı kaynaklı olduğuna emin olmaya ramak kalmış durumda olsam dahi bunu şimdilik ilan etmiyorum.


[*v.ç.: ve çevrede]
[**Not: Pek benimseyemedim yazdıklarımı; "bu kadar ara verdikten sonra insan bir anda kafasını toplayamıyormuş..." deyip şimdilik bu kadar ile yetiniyor gerisini ayıklıyorum.]

Duyç

Cuma, Kasım 19, 2010


Greenpeace'i öyle çok sevmem, bazen çok abartıyorlar olayı... Ama bu konuda balık yemek konusunda pek de iştahlı olmayan ben bile rahatsızım. Tırnak kadar hamsiler, istavritler, barbunlar özellikle de etin pahalı olduğu bu dönemde ziyan ediliyorlar... İlgi gösterin hacılar...

Ne diyorduk; "Benimki kaç santim öğrendim: http://bit.ly/d1kWF9, seninki kaç santim?"

Tunçu

Pazartesi, Ekim 25, 2010

Bartın'dan bir blog yazısı...

Durduk durduk blog mu yazarık şimdi? Evet...
Referandum, Pekin Paris rallisi görevi vs'yi bile yazmadım buraya. Aslında çok farklı hisler, tecrübeler oldu geçen sürede, çok ilginç insanları tanıdım vs vs... ancak hepsine Bartın'dan uzaklaşma fırsatı olarak bakabildim (not:hepsine demiş miyim?).
Bartın'da acayip sıkılmakta olduğumu not düşeyim dedim. Garip bir kent, ısınamadım bir türlü. Mecburiyetten burada olmak mı keyfimi kaçıran, büyük şehirde büyüyüp buraya gelmenin yarattığı alışma süreci mi, yoksa yakın olmayı umduklarımdan uzakta olmak mı bilemiyorum.
Bartın 50.000 nüfuslu "bir üniversite kadar ?" ama yüzde 70'i yaşlı olan insanların bulunduğu bir kent. Tüm nüfusu İstanbul'da bir mahalle kadar... İnsanları genelde emeklilik modunda ve ölümü bekler gibi bir uyuşukluk hakimiyetinde. Şehiri canlı tutan yazın turistler, kışın öğrenciler ve devlet memurları(ymış). İstanbul'da bisiklete binerken lanetler okuduğum sahil yolu mangalcılarını bile özletecek bir kömür kokusu ve dumanı havaya hakim. Çok istesem de bisiklete binemiyorum bu koku aklıma geldikçe. Toplamda 100km yol yapamadım bisiklet ile 50 gün kadar geçen sürede. Bir de bunu kaldıramazken şehire termik santral [2 tane sanırım] yapılması düşünülmekte "anlam veremediğim şekilde"...
Gelirken beklentilerim de fazlaydı tabi... Bu sebeple büyük beklentilerim büyük hayal kırıklıkları ile karşılanmakta; adet gereği. Süreyle bu sıkıntıların geçeğini ve kendime eğlenceler yaratacağımı hayal ediyor, şehrin güzelliklerini henüz keşfetmediğimi kendime söyleyip inandırmaya çalışıyorum. Umarım bu "şehir" macerasının başlangıcı ile görüşlerim sonralarda değişir.
Şimdilik MaNga'dan Tek yön seçtiğin tüm yollar, Hepsi bir nefestir ve Alışırım gözlerimi kapamaya şarkıları ile korkmakta Running Wild'den Welcome To Hell şarkısını durumumu tahlil etmekteyim. Umarım sonlara doğru Iron Maiden'den Heaven Can Wait'i andıran mod'a girerim.
Görüşmek üzere...
Tunçu

Pazartesi, Ağustos 30, 2010

Of, yey, Off ...

Aklımda hiçbirşey olmadan başıyorum. Parmaklarım hangi tuşlara basmak isterse ilgili kelimeler gelip aklıma "e hadi yaz" diyorum ellerime. Ne zaman birşeyler düşünmeye çalışıp diğer düşüncelerin trafiği ile bastırıldığında bunu yaparsam rahatlıyorum.

...

Buraya kadarmış, başka yazacak birşey gelmiyor aklıma son veriyorum. Ancak bu kadar rahatlama arası verebiliyorum. Anlaşılan bugünlük sıkıntıyla baş etmeyi planlıyorum.

Neyse sıcaklardandır, başka neden olabilir ki?

Pazartesi, Aralık 21, 2009

İGK'da ilk senem sona erdi...

Hey blog, naber?

Bu yazıyı İGK'da neler yapmışım neler olmuş aklımda kaldığı kadarıyla not edeyim de sonra geri döner hey gidi heyy derim diye yazıyorum. Sonra geri gelip okuduğumda bu ne lan demeyim diye de bu açıklamayı yazıyorum. Bu yazıyı niye yazmışım demeyeyim diye de bir önceki cümleyi yazdım. Bir önceki cümleyi... Bir önceki cümleyi... Bir önceki cümleyi... diye devam eder...

İGK bünyesinde ilk yarışım bir Pist Şampiyonası; bir sürü yarışa kayıt yapıp görevlendirilmemekten sonra bir daha kayıt mayıt yapmayacağım dediğim bir zamanda denk gelen bir görevlendirme... Körfez Pistinde 2 deneyimli gözetmen ile birlikte görev aldığım 2 gün bulunmakta... Bu görevlerde bayrakların kullanım durumları hakkında uygulamalı görgü sahibi oldum.

Daha sonrasında İSOK istanbul rallisinde ilk ralli görevim verildi. İlk gün antrenmanda antrenman karnelerini doldurmayla başlayan görev, akşamında herkesler gösteri etabında görevli iken elimi kolumu sallayarak dolaşma imkanı tanıdı... İkinci günde ise Darlık etabında Sektör 8 olarak gün boyu toz yutmak ile tamamlandı...

İMK tarafından organize edilen Gece Rallisi ile ilk Servis Çıkış'ı görevini de tecrübe ettim. 19 Aralıkta yapılan terfi seminerinde anlatılan toplama girişi-çıkışı konulu bahisler biraz hatırladıklarımı karıştırsa da, bu konuda iyi bir ders aldım.

Bozhane'de Tırmanma yarışında görev alıp Etapta yeterince Sektör olduğu için yerim değiştirilerek araçların start almadan önce düzenlenmesindeki arkadaşa yardım etmekle görevlendirildim. Hiç olmadık bir yerde kaza yapan bir kamyon nedeniyle çok ilginç olaylar meydana gelmesi ile basit bir organizasyonun ne kadar karışabileceğine de şahitlik etmiş oldum...

İlk Off-Road yarışı deneyimi Şile'de 5. ayak'ta engelli etapta görev alarak gerçekleşti... 1 günlük kısa ve eğlenceli görev sonucunda bir yarışmacının kapı devirdiğini tespit etmemize itiraz etmesi sebebiyle komiserler kurulu toplanıp itirazı değerlendirip beni ve bir diğer kapı gözetmenini sorgulması nedeniyle gecenin körüne kadar geri dönemememiz gibi bir olay gerçekleşti...

Daha sonrasında TR Pist Şampiyonası ve Porsche Track day birleşik etkinliği Tuzla'da bir pist'te gerçekleşti. İlk gün kule şef'inin gelmediği görevde Sefa'nın sohbeti ve hikayeleri ile bayaa birşey öğrendim. İlk gün o kadar verimli geçmiş ki ikinci gününde saat 11.00'e kadar uyuyup servisi vs kaçırıp evde Moto GP izlemekle ve Valentino Rossi'nin 9ncu şampiyonluğunu ilan ettiği töreni izlemek durumunda bulundum.

İkinci Off-Road yarışında bir Off-Road aracı için asfalt etap sayılabilecek bir ortamda 2 gündüz 1 gece olmak üzere 3 etap boyunca sektörlük yaptım. İkinci gününde önceki tecrübelerimden heyecanını ve sorumluluğunu beğendiğim için Engelli Etap rica etmiştim ve kabul edilmişti. Manzaralı ve aynı zamanda sert rüzgara karşı 1 engel için gözetmenliğim vukuatsız geçip gün tamamlanmış oldu.

Son yarış olarak ise Castrol sponsorluğunda Tuzla-Şile Civarlarında gerçekleştirilen İstanbul Mahalli Yarışında donmak ile görevlendirilerek yılı tamamlamış bulunmaktayım. Buz gibi bir hava'da aç, susuz ve açıkta bırakılarak destekçi gözetmenlik-güvenlik işinin ne kadar acı verici hallere bürünebileceğini tecrübe etmiş oldum.

19 Aralıkta girdiğim sınav ile terfiyi alabilirsem daha farklı tecrübeler edinebileceğimi düşünmekteyim. Terfiyi alamazsam da yuh artık nasıl olur deyip farklı şeyler düşünebilirim.

Şimdilik bu kadar,
Tunçu

Yayın Başlığı: Herkese Duyurun :P

Başlık yazıyla çok alakalı değil, Blogger'ın Başlık açıklama yazısıyla biraz laf ebeliği... Gelelim konuya; Bir video ve düşündürdükler...