
Konu: Türkiye’de Yaygın İktisat: Nereden nereye?
Yazar: Eyüp Özveren
Para yönetimi konusunda fikir üretmek için önce tarihte meydana gelmiş önemli olayları göz önüne almak gerekir. Geçmiş zamanlarda iktisat yapısı güçlü olan devletlerden İngiltere örneği gözlemlenirse; öncü ve başarılı iktisatçılarla birlikte bunlara temel oluşturan halka yakın iktisat bilgisi yüksek takipçiler önemli yere sahiptirler(sf. 171). Bununla birlikte; aynı zamanlarda, İngiltere’nin önderliğini takip eden devletlerin takipçi kalmasına neden olarak başarılı öncülere rağmen sağlam olmayan temel yapısı ve dolayısıyla desteksiz kalmaları önemli husustur(sf. 172). Yukarıda açıklananlar özetlenmeye çalışılırsa; toplum yapısında para yönetimi kadroları piramit gibi; geniş temel ile uygulayıcı kitle ve bunu üstünde sivrilen yapı ile yaratıcı ve üretken akademik topluluk var olması hedeflenmesi en uygun durumdur. Bilimsel iktisatçılar ve halk(yaygın) iktisatçılar arasında farklar olması gerektiği görüşleri belirtilse de gelişmiş toplumlarda var olması uygun görülen yapı olarak bu piramidin altı ve üstünün birbiriyle sıkı bağlanmış ve ilişkili biçimde kabulü uygulanabilir bir modeldir.
Yazar: Eyüp Özveren
Para yönetimi konusunda fikir üretmek için önce tarihte meydana gelmiş önemli olayları göz önüne almak gerekir. Geçmiş zamanlarda iktisat yapısı güçlü olan devletlerden İngiltere örneği gözlemlenirse; öncü ve başarılı iktisatçılarla birlikte bunlara temel oluşturan halka yakın iktisat bilgisi yüksek takipçiler önemli yere sahiptirler(sf. 171). Bununla birlikte; aynı zamanlarda, İngiltere’nin önderliğini takip eden devletlerin takipçi kalmasına neden olarak başarılı öncülere rağmen sağlam olmayan temel yapısı ve dolayısıyla desteksiz kalmaları önemli husustur(sf. 172). Yukarıda açıklananlar özetlenmeye çalışılırsa; toplum yapısında para yönetimi kadroları piramit gibi; geniş temel ile uygulayıcı kitle ve bunu üstünde sivrilen yapı ile yaratıcı ve üretken akademik topluluk var olması hedeflenmesi en uygun durumdur. Bilimsel iktisatçılar ve halk(yaygın) iktisatçılar arasında farklar olması gerektiği görüşleri belirtilse de gelişmiş toplumlarda var olması uygun görülen yapı olarak bu piramidin altı ve üstünün birbiriyle sıkı bağlanmış ve ilişkili biçimde kabulü uygulanabilir bir modeldir.
Osmanlı devletinde ve Cumhuriyet dönemi başlarında para yönetimi uygulamaları uzman olmayan gönüllü olarak adlandırılabilecek iktisat konusunda olmasa da eğitimli kişilerin denetiminde sürmüştür(sf. 173–174). Çeşitli gazete yazıları ve makalelerde ilgili kişilerin görüşlerini bildirmeleri vb. durumlar şeklinde meydana gelmiştir. Bunun sonucunda para yönetimi meseleleri halk kitlelerince takip edilen tartışma konusu olarak kalmış ve Cumhuriyet dönemi başlarında da sürmüştür. Bu nedenle; Cumhuriyet dönemi başlangıç bölümü için, Osmanlı sonrasında temeli sağlam ama çatısı olmayan bir iktisat yapısı mevcut durumdadır, denebilir.
Büyük buhran ile ilgili olarak bu bilgiler ışığında; akademik bir değerlendirme veya çalışma bulmak mümkün olmadığı kolayca görülebilmektedir. Ancak çeşitli toplum kesimlerinin, yukarıda da daha önce bahsedildiği gibi, gazetelerde yayımlanan fikirlerinin ve bunlara verilen cevapların bilgisi ile büyük buhran ve Türkiye’ye etkisi üzerine bilgi edinilmesi mümkündür. Birbiriyle ticari ilişkide bulunan tüccar temsilcileri ve kooperatif temsilcileri ve bunlara ek olarak ticari ilişkide dışarıdan bir tıp uzmanının fikirleri büyük buhran üzerine bilgiler içermektedir. Ayrıca birbirlerine karşılık vermelerinden dolayı bahsedilen konuların gerçekliği ve yorumların doğruluğu konusunda ayrıntılı bilgi edinilmesi de olasıdır.
Ekonomik buhran ile ilgili olarak; kimisi dünya üzerinde yaşanan büyük buhranla bağlı olduğunu iddia ederken kimisi aksini kendilerine göre gerekçeler ile belirtmiştir. Yine benzer şekilde uygulanan ekonomik politikalar ve getirilen yasa ve vergilerin yarar ve zararları üzerine değişik fikirler ortaya atılmıştır. Var olan yapının halk üzerindeki etkileri çeşitli toplum temsilcileri tarafından dile getirilmiş ve böylece durum hakkında önemli bir kaynak ortaya çıkarılmıştır. Örneğin; tüccar Fevzi Bey(sf.177) ‘‘Türkiye’de yaşanmakta olan krizin dünyadaki Buhranın bir uzantısı olarak’’ değerlendirmekte iken ‘‘Doktor Abdi Bey krizin aslında Türkiye’nin kendi içsel koşullarına dayandığını vurgulamış olmaktadır’’(sf. 187). Ayrıca tüccar Fevzi bey’in saptamalarında Avrupa’ya göre geri kalmış sanayileşme ve yurtta var olan-meydana gelen sermaye eksikliği de yaşanılan buhran ile ilgili fikir beyanları bulunmaktadır. Ek olarak dış alım ve dış satım dengesinin sağlanamaması ve tarım ile ilgilenenlerin yeterli kaynağı bulamaması sonucunda şehirlere yönelmesi gibi toplumsal olaylar hakkında bilgiler ve fikirler bulunmaktadır(sf. 179). Fevzi Bey özet olarak vergiler, bankacılık kredileri ve benzeri durumlarda değerlendirmelerle genellikle tek parti hükümetine sorumluluklar yüklemeyi görev bilmiştir. Fevzi bey’e karşılık olarak yazdığı yazılarda bir tarım kooperatifçisi olan Muhittin Bey, yapılan tanımlamalarda acelecilik olduğu ve uygulanabilirlik açısından değerlendirilmediği hususunu ortaya sermektedir(Not: Makalede sf.183’de bu tavır benim anladığımın aksine, acımasız bir şekilde anlamsız ve yarışmacı olarak sunulmuştur.) Fevzi Bey de var olan hükümeti suçlama davranışlarının yersizliği ve bu uygulamanın tefeciliğe ve sömürüye karşı köylüyü koruduğu gerçeğini ortaya sunmaktadır(sf.183). Yapılan bu uygulamanın Osmanlı’dan kalma ticaret ve zanaatkârlık gibi konumlara hâkim devşirme ve yerli olmayan unsurların olanaklarının kısıtlanması ve halka yönelik oluşumların desteklenmesi bakımından Cumhuriyet devriminin yapısına uygunluk göstermesi Muhittin Bey’i destekleyici bir bilgi olarak kullanılabilir(Bakınız: Orhan Türkdoğan, Prof. Dr. Türk toplumundaki aydın sınıfın anatomisi, Timaş yayınları.). Yine bu zengin-fakir gruplaşması ile ilişkilendirilerek yorumlanabilecek olan Muhittin Bey’in ‘‘Türkiye asırlardan beri kendi aleminin içinde kendi şartlarının mahsulü olan bir buhrandan mustariptir’’ sözü farklı bir şekilde yorumlanarak ticaret yollarının kayması ve dolayısıyla dünya ile ilişkili olarak anlatılması Muhittin Bey’in iyi anlaşılamadığı fikrini uyandırmaktadır(sf185). Oysa bu söz toplum yapısında var olan birbirine yabancılık ve aykırılık özellikleri sözün temeli olarak düşünüldüğünde farklı anlamlar çıkarılabileceği ortadadır. Zenginleşen tüccarlar ve fakirleşen köylülerin hakim olduğu Osmanlı’dan kalma tüccar şımarıklığı Muhittin Bey’in anlatmak istediği olarak tanımlanabilir. Doktor Abdi Muhtar Bey’in tavırlarında ise olayları yakında takip eden dışarıda meydana gelen olaylarla ilişkilendirebilen ve mesleği ile benzer şekilde somutlaştırılabilen tanımlamalarda bulunduğu göze çarpabilir. Ancak tavır olarak; cevap, açıklama ya da gerekçe göstermek yerine yapılan açıklama ve önerlere sorular sorarak cevap vermektedir. Örnek olarak; iktisat krizinin Dünya’da hâkim olan kriz ile ilişkilendirilemeyeceği görüşüne zamanların çakışmasının gerekçesini sorma acemiliğinde bulunması söylenebilir(sf. 186). Bu tavırla aslında olayları yakından takip ederken iyi sorgulamadığı ve kafasına takılanların cevaplarını bulmak için yazılar yazdığı düşüncesi ortaya atılabilir.
Eldeki bütün bilgilerle zamanın özellikleri bilimsel anlamda güvenilir şekilde tanımlanamayacağı söylenebilse de; toplum yapısı ve toplumda hâkim olan düşüncelerle buhranın etkileri üzerine çeşitli tanımlamalar yapılabilir. İç ve dış bağlantılı olması konusunda gerekçeler ve ilişkileri desteklenebilir ve dönemdeki iktisadi yapı hakkında bilgiler ile bağlantı kurulabilir. Dünya krizinin Türkiye deki kriz ile ilişkileri ve ayrı düştüğü noktalar belirlenebilir ve daha gerçekçi yorumlarda ve tanımlamalarda bulunulabilir.
Bununla birlikte günümüze var olan yapı ile Büyük Buhran zamanı’nın karşılaştırılması yapıldığında büyük farklılıklar görülebilmektedir. Toplumsal çıkarı düşünen ve akademik iktisat çalışmalarına çevre ve temel(piramit) oluşturacak kalitede yaygın iktisat örneklerinin bulunduğu bir ortam büyük buhran zamanında hâkim şekilde bulunmaktadır. Bugün ise akademik iktisat adı altında topluma örnek olmak bir yana, hiçbir akademik niteliği taşımayan, sermaye topluluklarına hizmet eden fikir adamları yönetimindedir. Hiçbir ulusal kaygı taşımayan, Osmanlı devletindeki gibi toplumdan uzaklaşmış ve toplumun ihtiyaç ve işaretlerini önemsemeyen bir para yönetimi tabakası meydana gelmiştir. Uygun model olarak anlatılabilecek piramit modelinde hiçbir yeri olmayan, bu piramit üzerinde asılı bir yük gibi davranan kişiler iktisat meydanlarında boy göstermiştir. Toplumu yanlış yönlendiren, iktisat meselelerini para kazanmak ya da kaybetmeye indiren, devletsel işlevleri hiçe sayan ucuz mantık hâkim hale gelmiştir.
Sonuç olarak makalede büyük buhran dönemi ve bugün ki yansımaları üzerine fikirler belirtilmiş önerler yapılmıştır. Makale yazarı tarafından büyük buhran zamanında, anlatım tavrı ile ilişkili olarak yakınlık görülemese de bugün ki para yönetimi konusunda büyük benzerlikler görülmektedir. Büyük buhran zamanında anlatımlarda tüccar Fevzi Bey’in yaklaşımları daha iyimser şekilde anlatılmıştır. Ancak sorgulandığında Muhittin Bey’in tavrının daha halk’tan yana ve devlet politikalarıyla uyuşur şekilde olduğu görülmektedir. Bugün ki iktisat ortamı değerlendirmeleri göz önüne alındığında; aksi belirtilemeyecek doğrulukta çok sesliliğin bastırıldığı, sığ ve tat vermeyen bir yapı olduğu düşüncesi göz önüne serilmiştir(sf. 190–191).
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder