
Kitap: Türk Toplumunda Aydın Sınıfın Anatomisi
Yazar: Prof. Dr. Orhan Türkdoğan
Kitapta genel olarak; ‘‘Türk toplumundaki aydın sınıfın yapısının sorunlarının anlatılmasında sosyologlar derin bir şekilde çalışmamış, gelenekçi bir şekilde hep aynı model üzerinden fikir yürütmüşlerdir’’ düşüncesi ağır basmaktadır, temel alınmaktadır. Bu bahsedilen gelenekçi yapı Durkheim’ci, Le Play’ci olarak tanımlanan sosyoloji modelleri ile açıklanmaktadır. Bu yapının yanlış olduğu ve uygun yapı modelinin açıklaması ve örneklerle ilişkilendirilmesi kitapta temel amaçlardandır. Oysa olması, aranması gereken toplumsal yapı modeli için göz önünde olan durumdan (önder-sürü ayrımından) kurtulup daha üretken, daha yaratıcılık içeren modellemeler ve yönelmeler yapılmalıdır, önermesi temelde bahsedilen fikirlerin açıklamasıdır. Ayrıca yapılan açıklamalar ve örneklemelerle bu saptamanın ne kadar yerinde olduğu göz önüne serilmektedir.
Yazar: Prof. Dr. Orhan Türkdoğan
Kitapta genel olarak; ‘‘Türk toplumundaki aydın sınıfın yapısının sorunlarının anlatılmasında sosyologlar derin bir şekilde çalışmamış, gelenekçi bir şekilde hep aynı model üzerinden fikir yürütmüşlerdir’’ düşüncesi ağır basmaktadır, temel alınmaktadır. Bu bahsedilen gelenekçi yapı Durkheim’ci, Le Play’ci olarak tanımlanan sosyoloji modelleri ile açıklanmaktadır. Bu yapının yanlış olduğu ve uygun yapı modelinin açıklaması ve örneklerle ilişkilendirilmesi kitapta temel amaçlardandır. Oysa olması, aranması gereken toplumsal yapı modeli için göz önünde olan durumdan (önder-sürü ayrımından) kurtulup daha üretken, daha yaratıcılık içeren modellemeler ve yönelmeler yapılmalıdır, önermesi temelde bahsedilen fikirlerin açıklamasıdır. Ayrıca yapılan açıklamalar ve örneklemelerle bu saptamanın ne kadar yerinde olduğu göz önüne serilmektedir.
İlerleyen bölümlerde yazar ve Türkiye genelindeki çeşitli araştırmaları hakkında ve konuyla ilgisi üzerine açıklamalar, bilgiler sunulmaktadır. Öğretici açıklayıcı tanımlamalar örneklemeler kitapta kolayca bulunabilmektedir. İlerleyen bölümlerde çalışmaların bazı ayrıntıları ve gerçek örneklerini yorumlanışını sunmaktadır. Bu örnekler kentlilik-köylülük veya zenginlik-fakirlik gibi toplum yapısı ve coğrafyası üzerine bilgiler vermektedir. Toplumun gerçek sahiplerinin fakirlik içinde yaşamaya mahkûm bırakıldığı saptaması gerçekten yerinde ve iyi değerlendirilmesi gereken bir husustur.
Fakir BAYKURT kitaplarındaki izlenimlerin desteği ve çeşitli yorumların doğruluğu üzerine kanıtlar, bilgiler elde edilebilmektedir (Ek olarak Anadolu aydınlanmacısı Fakir Baykurt / haz. Feridun Andaç kitabına bakılabilir). Ayrıca Demirtaş Ceyhun’un ‘‘Ah şu biz ‘Karabıyıklı Türkler’’’ kitabı da içerik olarak uyum gösteren diğer bir kaynak olarak bahsedilebilir. Ayrıca geçmiş dönemle ilgili ekonomik, politik ve benzeri değerlendirmelerden önce toplum yapısına nesnel bir şekilde ayna tutan bu kitap(birinci bölüm) el altında bulundurulmalıdır.
Fakir BAYKURT kitaplarındaki izlenimlerin desteği ve çeşitli yorumların doğruluğu üzerine kanıtlar, bilgiler elde edilebilmektedir (Ek olarak Anadolu aydınlanmacısı Fakir Baykurt / haz. Feridun Andaç kitabına bakılabilir). Ayrıca Demirtaş Ceyhun’un ‘‘Ah şu biz ‘Karabıyıklı Türkler’’’ kitabı da içerik olarak uyum gösteren diğer bir kaynak olarak bahsedilebilir. Ayrıca geçmiş dönemle ilgili ekonomik, politik ve benzeri değerlendirmelerden önce toplum yapısına nesnel bir şekilde ayna tutan bu kitap(birinci bölüm) el altında bulundurulmalıdır.
Kitap 2 bölüme ayrılabilir. Birincisi, 155’ten önceki sayfalar, geçmişten bugüne var olan durumun tanımlanması ve çeşitli yan açıklamalarla bunun desteklenmesi ve ikincisi, 155’ten sonrası, normal olarak yazarın kendi yorum ve açıklamaları ve öngörüleri gözlemlenmektedir. Birinci kısımda eleştirilecek çok fazla yer bulunmamaktadır son derece nesnel ve iyi hazırlanmış bir kaynak olarak okuyanları şaşırtması olağan bir özellik olarak bahsedilebilir. Ancak ikinci kısımda yazarın kendi düşüncelerinden oluşan yazılarında devreye girmesinden görüşlerde uyuşmazlık olması mümkündür (not: Bazı olayların derlendirmelerini veya değerlendirilmesini uygun olmamış.). Örneğin yakın zamana dair yapılan değerlendirmelerin kitaptaki geçmişten bugüne geleneğini bozup, yakın zamandaki aceleci yorumlar olması görüntüsü kolayca görülebilmektedir.
Kitapta özel olarak, yöneticilerin Türk olmayan dolayısıyla yerli olmayan topluluklar ya da onların denetiminde olan kişiler olduğu bilgisi açıklamalarıyla birlikte sunulmaktadır. Bunun yanında aydınların toplumun içinden gelmeyen kişiler birliği ve bunun sonucunda toplumun seçimleriyle uyuşmayan seçimler yaptığı düşüncesi sunulmaktadır. Bu gelenekle ilgili olarak ‘‘Göktürklerden bu yana süre gelen bir kötü alışkanlık’’ olduğu tarihi bilgilerle sunulmaktadır. Bunun örnekleri olarak padişahların eşleri ve ya saray korumalarının devşirme olmaları gibi bilgiler verilmektedir. Yine bugün var olan tarihteki önemli kişilerin halk ya da seçkin diye ayrılmasının zenginlik gibi gösterilmesi gibi bir bilgi ile de bu süre gelen yerli olmama alışkanlığına örnekler verilmektedir. ‘Halk ozanı Yunus Emre’ ve ya ‘seçkin sanatçı Mevlana’ gibi tanımlamalar kitapta üzerinde durulan örneklerdir. Son olarak kitapta bugün ki aydın sınıfı ve toplumsal olayların değerlendirmesi ve sınıflanmasında açıklamalar yapılmaktadır. Bütün bu açıklamaların sonundaki halk’ın kendi gücü ve yetkisinin arkına varması ve kendine yakışan yöneticiler ve temsilciler seçmesinin zamanının geldiği uyarısı göz ardı edilemeyecek bir noktadır.
Özel olarak bahsedilmesi gereken bir konu Mustafa Kemal Atatürk’ün ‘köylü milletin efendisidir’ sözüne yapılan açıklamadır. Şu ana kadar bildiklerim arasında bu söze yapılmış en iyi açıklama bu kitapta bulunmaktadır. Kitap Türkiye’de yaşayan herkesin milliyetçilik ilkesini ‘Osmanlıcılık’ ile karıştıran veya ‘zorbalık-faşistlik’ ile eşleştirenlerin okuyup ders alması gereken bir temel kaynaktır. İçinde bulunduğumuz toplumu daha iyi tanımak ve onun özelliklerini anlamlandırmak için iyi bir rehberdir. Ayrıca bugün rahatsız olduğumuz, beğenmediğimiz bir sürü davranışın, bireyin nasıl bir çeşitlilik veya zenginlik olduğu anlatılmaktadır.
Kitapta bahsedilen tarihsel olaylar ve bunların açıklamaları doğrultusunda Mustafa Kemal Atatürk’ün gayret ve çalışmalarının neden halk tarafından kolayca benimsendiği ve sahip çıkıldığı konusunda da fikirler edinmek mümkündür. Yüzyıllardır Osmanlı yönetimindeki halka karşı tavırlarındaki kokuşmuşluğun halkta rahatsızlık uyandırması ve bunun yavaş-yavaş toplumun bütün kesimlerine yayılması, yapılan açıklamalarda görülmektedir. Ayrıca yönetimdekilerin bu rahatsızlıkların sonucu olarak meydana gelen ayaklanmaları bastırmak için yalan ve hileye başvurması(silahlarını toplayana kadar vaatlerde bulunup daha sonra bu kişilerin asılması gibi…) yönetime olan güvensizliğin büyüyerek atmasında etkili olmuştur. Bunun sonucunda toplumda çeşitli kesimlerde meydana gelen isyan düşüncesi Mustafa Kemal’de vücut bulmuştur. Bunun yanında Mustafa Kemal’in halkın içinden çıkan birisi olması ve halkın istediklerini amaçlaması devrimler sırasında gördüğü desteğin esirgenmemesinin açık kanıtı olarak görülebilir. Yine Osmanlının son dönemlerindeki kokuşmuşluk işaretlerinin bugüne yansıması olarak çıkar çevrelerinin yapılan devrimler ve yeniliklerin sonuçlarını ‘Türkleştirmek’ diye yorumlanarak çıkar çevreleri tarafından saptırılmaya anlamsızlaştırılmaya çalışılması kitapta açıkça ifade edilmektedir.
Bir diğer konu ‘Aydın-halk çatışması’ hakkında elde edilebilecek fikirlerdir. Aslında meydana gelen ve gelecek bütün toplumsal olaylardaki en büyük sorunun ‘Aydın-Halk uyuşmazlığı-çatışması’ olduğu bilgisine bu kitapta ulaşılabilir. Ayrıca aydınlardaki yaratıcılık-üreticilik konusunda eksiklik olduğu ve bunu yerine taklitçiliğin ön planda olduğu anlatılmaktadır. Buna örnek olarak yaptığım bir gözlemde sınıfta yapılan sunumların çoğunda benzer yapıda; ‘‘önce sıkıldım…’’, ‘‘ama fark ettim ki…’’ ve ‘‘ve bu yüzden de okudum.’’ gibi tekrarlayan davranışları gözlemledim. Geleceğin aydınları olan üniversite öğrencilerinin davranışlarında da bu alışkanlığın-geleneğin izlerinin (özgün çalışmaların hakkı saklı olmakla beraber) bulunduğunu sonucuna vardım. Her ne kadar bu taklitçi davranışların nedeni olarak kitap okumamak gösterilebilir olsa da, yapılan hareketlerde taklitçiliğin belirtisini hafifletici bir neden olarak ortaya sunulamayacağını düşünmekteyim. Kitapta da anlatılanlardan çıkarılacak en büyük ders artık bu milletin aydınlarının taklitçilikten kurtulması özgün olması, halkına özenmesi gerekli diyor...
Tunç
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder