Perşembe, Kasım 23, 2006

Ağğh! Bulanmışım... Bunalmışım...Yolda 3...

Bir ''yolda'' yazısı daha :) Yolda 10'da görüşmek üzere :D...

Yolda 2 için TIKLA!

Bugün eski bir arkadaşımla karşılaştık. Turgut, Arda, Çiğdem ve ben uzun süredir görüp dertleşemediğimiz Burak ile oturup sohbet ettik. 3-4 gündür, çeşitli* nedenlerden dolayı, yalancı uykular dışında uyumadığım için çok uzun sohbet edemesek te, yanlış anlaşılmamak için kendimi mümkün olduğunca susturmaya çalışsam da, kayda değer düşünceler üretmeme yol açan bir görüşme oldu. Taksim'de hafta içinin sakinliğinden faydalanarak bulduğumuz sakin bir ortamda benzer dertlerimizi dile getirdik, ortak şekilde ancak koro olmayarak; 'öff' ledik 'puff' ladık 'ağğh' ladık.


Okuldan atılmamdan öncesi ve tabi ki sonrasına dayanan bir hikayesi olan arkadaşımı,Burak, burada şu anda afişe etmesem de, Turgut'un reyting çeken bir yazısı olursa bu işe de girişeceğimi tahmin ediyorum. :) Merak edenlere Turgut'un yazıları: burada...


İşin yoldaki kısmına gelirsek, günlerin yorgunluğu, stres, ve 1.30lt biranın etkisiyle sürekli 'ağğh' lıyordum. Aslında daha ilk yudumda bulanıp, bunalma belirtileri görülsede kendime dur demedim. İçimden birşey sürekli 'ağ' biriktirip boğazıma doğru yolluyordu. Bunları yutmak için birşeyler yeyip içmek gerekliydi diye düşünüyordum ama başarılı olamadım. 'Ağğh' lamamak olasılık sınırları içerisinde değildi! [Ağlamak, aslında aynı şeyden bahsediyorum. Ancak, pop şarkılarımızdaki gibi sadece ''gözün kenarındaki 2 damla'' gelmemeli insanın aklına! ]


Yolda beynimi tırmalayan şarkının sahibi ve özelliklerini çok anlatmam gerektiğini sanmıyorum. Bu günkü sanatçımız; Özlem Tekin ve şarkısı Değmez. Her ne kadar başlangıçta doğru bir öğüt olan ''herşeyden alınmayalım'', ''içip-içip sapıtmayalım'', ''ağlamanın, kızmanın alemi yok!'' gibi toplum yararlısı öğütler olsa da bu dediklerine yol açacak şekilde öğütleri hemen ardında görebiliyorsunuz. ''Yalnız kalmanın alemi yok'' gibi sözler bunlardan sayılabilir. Daha sonra ise bütün bunların apayrı bir noktasına kaçtığı, yani soruna gidip, bir düşünce dile getiriyor(Nekadar söz yazarının ''Buraya 'cool' bir laf ekleyelim'' gibi bir kaygıyla kattığını düşünsem de; üstteki eleştirimde samimiyim, sonuçta benim yorumum.). Bunun ne olduğunu anlamak için ise şarkıyı dinlemek gerekiyor, burada yazmayacağım:). Ancak sorana söyleyebilirim.


İşte tüm bu gelişmelerden sonra bende film yine koptu... Allta olanlar başıma[aklıma :)] geldi...




Söylediğin her sözde çığlara gömülmek, her hareketin, her tepkinde ölecek gibi olmak, ama yine de devam etmek, devam etmeye çalışmak, gücün yettiğince direnmek... Hiç kolay değilmiş... Kendimi kandırıyorum, heran ççççç(nedir bu?) isteyip yine de bu duyguya karşı direnmeye çalışmak, korkuya yılgınlığa direnmek, düşünceli davranmanın erdem olduğu öğretilen şu dünyada, her düşünceli davranışın kendine karşı düşüncesizlik olduğunu bilmek, buna rağmen böyle yaşamak çok zor. Bundan sonra birazda olsa bencilleşmeye başlamam gerek sanırım. (Görüşme sırasında aklımda kalan, ancak aynı zamanda gün içinde karşılaştığım ''örtülü eleştiriler'' sonucunda günün getirdiği bir karar...)

İnsanın kendi kendisinin yıktığı duvarlarına, yine kendi kendisinin mantıksız davranmamak için yeni duvarlar örmesi ne kadar zor biliyor musunuz? Bilmem anlatabiliyor muyum ama; değişiyorum, başkalaşıyorum heranımda...
[böe]Hayat bütün bunlara rağmen direnenleri hep bir zoru, bir üstü ile sınıyormuş. Bunlara direnmek mesele değil de, ya bir dayanma sınırı varsa? ''Ben bu sınıra kadar dayanabilir miyim?'' diye korkmadan edemiyorum. Bununla beraber, ''ben bu sınırı nasıl aşarım?'' sorusunun cevabınıda düşünüyorum. Kendime bu konuda bir tekerleme ürettim. Heran ççççç isteyip yine de bu duyguya karşı direnmeye çalışmak nedir? biliyor muyum diye... Artık ''uğurlusu olsun'' demekten, oluruna bıramaktan başka sağlıklı çözüm bulamıyorum.


Bu kadar mı? denebilecek kadar az geldi bana... Aslında gün içinde kulak misafiri olduğum bir sürü ''çalışılmış rastlantı'' duyduğum ve aklımı kemirdiği halde buraya not etmediğim aşikardır. Ancak otobüs parçalarında yine ilginçlikler oldu... Hem de bunların gerçekten olduğunu biliyorum, emin olamadığım, gerçek üstü, hayal olan bir kısmı olduğunu sanmıyorum.


Önce 129T adlı araca bindim ve bir süre sonra araba boşaldıkça oturma fırsatı yakaladım. Günlerin yorunluğuyla araçta uyumuşum. Son durakta bir yolcunun ''takılma abi burada'' diye sırıtan ve gevşek bir uyarısıyla uyandırılırken bir diğer yolcu grubunun devam eden ''... ayrıntısıyla konuşmalıyız abi'' diye süregelen repliğine şahit oldum. Bunlardan, ilk başta uykudan ayılırken, uyuklarken aklımdakilerle uyumlu olarak ''ayrıntılara takılma'' gibi bir mesajla dürtüldüğümü sansamda iyi bir veri işlem ile hemen bostancı durağında olayı çözmüştüm.


Daha sonra bostancı otobüs durağında notlarımı alırken bomboş 16A'yı kaçırdım... Elbette gün boyu kullandığım ve üretimi devam eden 'ağğh' larımın etkisiyle bir haykırmışım ki duraktakilerin haksız olmayan; ayıplayan ve küçümseyen bakışlarını üzerimde gördüm. Tekrardan ''başladı yine, yazayım şu olayları'' derken(bir süre sonra unutuyor insan herkes yazarak düşünmeli!) durağın camına yasladığım kağıdım ve kalemimin oyunu sırasında duraktakilerden biri ''abi 21A geldi, işine yaramaz mı bu da'' deyip beni kaçırdığım bir fırsatı kovalamaya sevk etti...


Daha sonra yorgunluk ve otobüsün klimasızlığı* vb. sonucu sıcak olması etkisiyle yine uyumuşum. Bu sefer maltepe civarında söför amcanın garaja gideceğim gibi garip bir bahanesi ile ben uyurken kaçırdığım fırsatı yakalamamız(dürüst olmak gerekirse; fırsatı neredeyse fark edemiyormuşum :) ) ve sonucunda sonradan benimle aynı durakta inecek olan birisinin uyuyan bana ''haydi bir ileriye geçiyoruz'' deyip 16A'ya kadar eşlik etmesiyle şansımı ve[böe]'de eksik olanı bulmuştum.


Bunları yazdığım anda kendimi oldukça rahatlamış hissediyorum. Burak'ın yaşamış olduğu birsürü hayal kırıklığına rağmen yine gaz vermesini çözmüş değilim. Savunma bekliyorum.

Tunç
Not: 3 Hürel ve Ogün Sanlısoy albümlerini bul... :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yayın Başlığı: Herkese Duyurun :P

Başlık yazıyla çok alakalı değil, Blogger'ın Başlık açıklama yazısıyla biraz laf ebeliği... Gelelim konuya; Bir video ve düşündürdükler...