Pazar, Kasım 12, 2006

Pera Müzesinden Notlar 01-04.11.2006

Yukarıda belirtilen tarihlerde Pera Müzesine, birinde ders için sınıfla birlikte, diğerinde gezmek için Sedat'la birlikte gitmiştik. Gezerken birkaç not almışım... Bunları kargacık-burgacık bir kağıda önem verip not almışım... Demek ki kaybolmasını istemiyorum... Yazıları kağıt parçasından daha güvenilir bir yere not etme zamanıda gelmiş ki buraya yazıyorum...



İmparatorluk'tan Tablolar bölümünde aldığım bir not: ''Haremi ilginç kılan, dış dünyaya kapalılığı kadar bu kapalı kapılar ardında yaşandığı düşlenen erotizmdir. Avrupalı erkekler için doğulu kadın, zamansız bir dünyada yaşayan ve kendisini efendisine hazırlamanın dışında bir işi olmayan bir sultan ya da bir cariyedir. Ulaşılması imkansız onca kadını görebilme hayali ve tek bir erkeğin bu kadınların hepsine sahip olması, harem fantezisinin en temel öğeleridir. Buna karşılık, Osmanlı haremine girme olanağını bulan Avrupalı kadınların anlattıkları ya da resimledikleri harem, farklı bir dünyayı gözler önüne serer. Onların haremleri, yer yer Binbir Gece Masalları'nın izlerini taşısa da çoğunlukla ağırbaşlı ve saygın ev ortamlarıdır. Ancak Oryantalist söylemde etkili olan, erkeklerin bu konuda yazdıkları ve betimledikleridir, çünkü onlar Batı'ya, Batı'nın onlardan beklediğini verirler; kadınların yazdığı ya da çizdiği, gerçeğe daha yakın olsa da Batı için aynı çekiciliği taşımaz.''

Alıntı'nın Link'i




İmparatorluk'tan Tablolar bölümünde aldığım bir daha not: Osmanlı tablolarında özellikle Padişah ve Şehzadelerin resmedilişi çok ilginç. Dudaklar parlak yanaklar pamuk gibi küpeler kolyeler çok fazla miktarda... Osmanlı'da metroseksüellik akımı yaşanmış anlaşılan :)...




Anadolu Ağırlık ve Ölçüleri bölümünden... ''Dirhem... hem para, hem ağırlık... para ve ağırlık ilişkisi... ''Yükte hafif pahada ağır.'' lafı daha türememiş bu zamanlarda...




Konstantiniye'den İstanbul'a Fotograf Sergisinden: Denize nazır güzel kahveleri vardır, güneşli yaz günlerinde serin bir damın altında oturur ve eski bir deyişi hatırlarız...[Çınaraltı ile ilgili bölümde...]
Gönül ne kahve ister, ne kahvehane,
Gönül ahbap ister, kahve bahane...




Konstantiniye'den İstanbul'a Fotograf Sergisinden bir alıntı daha: Tarabya; thera ve peia kelimelerinin birleşimi olan Therapeia yani Şifa verici kelimesinin Türkçeleşmesiymiş...




Şimdilik bu kadar umarım bir daha gider yeni notlar çıkarırım... Çok güzel bir müzeydi, herkese tavsiye ederim.

Tunç


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yayın Başlığı: Herkese Duyurun :P

Başlık yazıyla çok alakalı değil, Blogger'ın Başlık açıklama yazısıyla biraz laf ebeliği... Gelelim konuya; Bir video ve düşündürdükler...