İlk ''Yolda'' için Tıkla!
Cuma akşamı yolda gelirken aklım yine kelimelere takılmıştı... Bu kelimeler bazı eski şeylerle bağlantılı olduğu için hemen arayayım dedim... Aradım! ve Umut yoktu :(.
Rastlantılara, kelimelere, ayrıntılara takıldığım belli. Okuldan çıkışta bir arkadaşım aynı gün sabah(öğle ya da akşam, dürüst olmak gerekirse bu ayrıntıya takılmamışım.) bir ileti okuduğunu söyledi ve anlattı... İşin doğrusu pek ilgiyle dinleyemediğim için iyi derecede hatırlamıyorum...
Bir kuş uçmuş, ama soğukta dayanamayıp yerlere düşmüş... Bilinci gitmiş, kendini kaybetmiş, ölecek yani... ama bir anda bir inek gelip sı.mış kafasına... Bir sinir, bir delilik hemen hareketlenmiş... ama sonradan onu asıl hareketlendirenin o b.k ya da o b.k sandığı şeyin sıcaklığı olduğunu anlamış... Sevinç çığlıkları vb. derken bu sefer de kedinin biri duymuş... Bu hikaye böyle devam ediyordu... Bir de olaydan çıkarılan dersler kısma vardı. Burada ''sandıkların aslında sanmaman gerekenler'' diye bir özet çıkardım...
Bu hikaye'den sonra aynı arkadaşımdan bir yorum da geldi... Bu yorum da ''senin cevap hakkın doğdu'' diyeydi... Düşündüm... günün rastlantıları cıkıyordu yavaş yavaş... unutmadan yazmalıydım bir kenara... Neyin cevap hakkı vb. diye kağıda not düşerken{ne kağıdı? açıklama aşşağıda devam et :) } müzik çalarda şarkı değişti... Umutsuz :( isimli şarkı başlamıştı.
Bu olaydan önce ise, gün içinde çocukluktan kalma bir fal oyunu çıktı karşıma... ne hissettiğimi yazma şansı doğdu bana... Yazdım aklıma gelen her hissi... Tabi cesaret yine söz konusu... Asıl merak ettiklerimi gizleyerek Tırtıl, Solucan ve bir de çevredekilerin kafasını bulandıracak Tombul tırtıl'ı yazdım. Tırtıl ileride kelebek olacak bir arkadaşımız çok güzel bir his ile ilişkili ve solucan ise çamurun, bataklığın temsilcisi... Burada bile bana! istemediğim bir sonuç çıkmıştı... Fala inanma falsız da kalma derler ya işte hemen o söz kaldı aklımda... inanmadım! :)
Dediğim gibi birkaç gündür birşeyler istemediğim gibi gelişiyordu. Arkadaşlardan ayrıldıktan ve kendi başımla beraber kaldığımda kağıdı cıkardım, yazdım... Daha sonra otobüste bir tonton, yaşlı amcanın bana bakıp konuştuğunu gördüm. Her zamanki gibi müzik dinlediğim için bana baktığından kulaklığı çıkardım, dinledim, ''ne diyor?'' diye... Aslında bir sürü şey söylemiş... ve ben dinlerken; ''Umutsuzluk, tereddüt, vb. hep olur'' diyordu, ''içini ferah tut...'' Şimdi düşünüyorum da gerçekten dedi mi bunu, yoksa ben mi dediğini hayal ettim emin değilim. Ama tüm motivasyonum geri gelmişti...
Aynı günün karanlığında bisiklete bineyim dedim. Çıktım yolculuk mesafesi 40km üzeri gösterene kadar pedala yüklendim. Tabi HANGİ SICAĞA güvenerek çıkmıştım bilmiyorum ama bir şekilde üşütmüştüm. Bugün bu heyecan sonucunda ateşim de 40 derece yaptı. Gece saat 2.37 gösterirken blog yazacak kadar uyutmadı. Şimdi biraz(?) içimi dökmenin rahatlığıyla sakinim. Bir daha blog yazabilmek için şimdi yatmam gerek. Ama artık eminim! tereddüt kalmadı...
Tunç
{ablozgvj}
Ateşimin nedeni düşündüğümden farklıydı demek ki! Eminim! :)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder