Pazartesi, Ekim 01, 2007

Gerekir!

Kaç gün geçti hatırlamıyorum[3-4 gün olmamış, daha uzun süre yazmadığımda olmuştu...] ama bloguma bu haftada birşeyler yazmam gerek diye düşünüyorum... Zaten Eylül ayının son günlerini ve Ekim ayından beklentilerimi dile getirmek te çok beklenmedik birşey olmasa gerek... Kitap okudum, gezdim, ders çalıştım, temizlik yaptım vs, vs... Gelelim ayrıntılara...

Eylül ayı benim için yine dolu geçti; daha önce benzerini yaşamadığım olaylar olmadı ama iyi kötü birçok olayı gördüm gördünüz, gördük... Klibiydi, Malezyasıydı oldukça garip olaylar gündemi meşgul etti... Ülkede var olan garip durum bana tekrardan Hayvan Ciftliği ve 1984 isimli George Orwell ve Aldous Huxley'in Cesur Yeni Dünya'sını okumam gerektiğini düşündürdü... Sanırım kafamda ve rafımda olan İstanbul Adaları isimli Gustave Schulumberger kitabı biraz daha bekleyecek... Bence adanın tam'da mevsimi geldi oysa...

Son zamanlarda yaptığım bir diğer iş ise bolca gezmek oldu; bu sefer bu gezilerin içine C.tesi günü Engin ile birlikte bir B.ada gezisi ekledik... Fotograflarından seçmeleri Flickr'a yüklediğim bu etkinlikte Engin kardeşimle beraber gezdik, Mavimarmara moturu biletçisiyle tartıştık, piknik vs yapanların, çevremizde dolananların dedikodusunu yaptık vs vs... Tabii birsürü de güzel kız gördük... Özellikle kimi hanımların da bisiklete binebildiğini, hatta erkek gibi değil kendi gibi binebildiğini görünce oldukça umut aşılandık... Memleketteki etek giymeyi unutan, hatta hiç bilmeyen hatunlardan başkaları da olduğunu görebilmek, hemde bisiklete böyle bindiklerini görmek güzel geldi... Bu arada bir not; Hanım kızımız oldukça edepli ve ferah şekilde binebiliyordu bisiklete, sakın kimse hakkımda olmadığım gibi düşünmesin! bunu da sizin anlayışınıza ne kadar güvensemde belirtmek gerekir... Ancak bu görüntüyü ada dışında görmek pek mümkün değil sanırım...

Bu son günlerde bir de garip şekilde ders çalışmaya çalıştım... Çoğunda gece 3'e, 5'e kadar uyuyamadığımdan, yatakta sürekli dönüp durduğumdan baygın düşene kadar bari birşeyler okuyayım deyip ders notlarına vs baktım... İneklemek değil bu elbette, ama bunu ineklemeye götürebilmek için bazı düzenlemelerde yaptım... Cumartesi günü B.ada turu yaptıktan sonra Pazar gününe dinlenmem gerekiyordu... Sıcakta bisiklete bindikten sonra ne kadar az binip az efor sarfemiş olsam da canım yatmak, evden fazla çıkmamak istiyordu... Bende fotoları vs düzenledim blog'a yazabilecek şeyler düşündüm ve abim ile odamı değiştirdim... O da bir sonraki paragrafta anlatılıyor...

Çalışma masasının sığdığı[yani bulunduğu] odaya geçip daha fazla ders çalışmayı kafama koydum... Bu oda geçişi sırasında uzun süredir görmediğim ve gün yüzü görmeyen giysilerimi görmüş oldum... Sanırım çok düzensizmişim... Dolapta biryerlere karışmış taşlarım, kitaplarım, bazı garip cisimler vs hepsi bir şekilde ortaya çıktılar... Artık daha düzgün yerlerde tutuyorum kendilerini... Bence gereksiz bir paragraf oldu budemek geliyor içimden ama acaba nedenini anlayan çıkar mı?

Son olarak okuduğum bir kitaptan bahsetmek kaldı, bununla da bu yazıyı sonlandıracağım. Okuduğum kitap bana çok ilginç bir şekilde kendini gösterdi... Önce Cumhuriyet Gazetesinin kitap ekinde bir köşe'de gözüktü gözüme; ''adı'' ilgimi çekti. Daha sonra internette bakınırken, ablamın cesaretlendirmesi sonucunda ''acaba yurt dışında yaşayabilir miyim?'' sorusunu kendime sorduğum dönemde tekrar karşıma çıktı... Konstantinos Kavafis'i araştırıp, kimmiş bir öğreneyim dedirtti bana... [Hatta bir dönem belki bilen seven vardır diye MSN'de adım yerine yazıp ilgi bekledim ama listemdeki herkes bu konuda oldukça cahilmiş... Cahil dedikte küçük görme vs anlaşılmasın benim gibi :).] Daha sonra ise bir kitapçı'da Heyecansal Kontrol isimli kitabı ararken aklıma geldi ve soruverdim. Raflarda son kalan kitap olması ve aradığım kitabı bulamamamın gazıyla ''boş dönmeyeyim bari'' bahanesini de ekleyip alıverdim... Dürüst olmak gerekirse; ben bile ''aslında diğer kitaplar bahane, kendime bile itiraf edemediğim bir merak kavuruyordu içimi ve böyle bir rastlantılar dizisinin oluşmasına meydan verdim, yoksa bu kadar hatırlamak ne mümkün'' diyorum... Kitap İlhan Eksen tarafından yazılmıştı, adı İstanbul Sende Kalsın olarak seçilmişti...

***
Burada olan parça bir sonraki gönderide kitap özelinde oldugundan ayrılmıştır... İsteyen katar, okur... Orada anlatılanlarda bu hafta dahilinde olanlardan çünkü :)
***

Bu arada tam yazıyı bitirirken aklıma geldi, bu hafta Sinyal'de çok özlü bir söz duydum; ''Causality'' yani nedenselliği anlatırken doğru veya yanlış bir tanımlama yaparak ''Bugün söyleyeceklerim yarın öğreneceklerime bağlıysa; birşey söyleyemem'' dedi. Ben çok beğendim bu sözü... Artık Argun Hoca'nın sözüne daha fazla değer vereceğim... Bunu da buraya not etmem gerekiyor bence...

Tunç

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yayın Başlığı: Herkese Duyurun :P

Başlık yazıyla çok alakalı değil, Blogger'ın Başlık açıklama yazısıyla biraz laf ebeliği... Gelelim konuya; Bir video ve düşündürdükler...