Cumartesi, Aralık 23, 2006

İlgili Siteler :D [Geleceğe Posta!]

Selamlar,

İlgi alanlarım doğrultusunda miss'ler gibi anısı hatırası olan bu yeni bilgisayar ile bir yazı yazayım dedim. Bu ''ilk'' yazıda ilgi alanlarımla ilgili birkaç site tanıtayım dedim. Aslında internet tarayıcısının sık kullanılanlar kısmına eklemek te mümkün ancak bu bilgisayarında uzun bir süre sonra değişmesi olasılığına karşılık daha kalıcı olan bu alanı tercih ettim.

İlk başta ilgili sitelerin link'lerini vermek en doğrusu olacak gibi... Daha sonra bunlarla ilgili birkaç not düşüp durumu açıklar ve bu caanım ''ilk postamı'' bitirmiş olurum diye düşünüyorum.

1. http://www.mtbtr.com/
2. http://www.2teker.com/
3. http://www.seksenliyillar.com/
4. http://www.geziyorum.net/
5. http://www.bozcaadarehberi.com/ [ve benzeri tanıtım siteleri :D]
6. http://www.pandul.org/
7. http://www.birzamanlar.com/
8. http://www.tarihvakfi.org.tr/destek.asp
9. ...

Evet artık işe yarar olduğunu düşündüğüm siteleri bu başlıkta böyle sıralamaya devam edeceğim. Belki zamanla eklediğim sitelerde olan olayları vb durumları hemen linkin altına not edip açıklamları geliştireceğim... Belki bazı özel siteler için özel başlıklar'da açmam mümkün olabilir. Bunları da linklerin altında yeni haberin linkiyle burayla ilişkilendireceğim...

Haadi hayurlusu :D
Tunç

Perşembe, Aralık 21, 2006

Hatırladım...

Bir süre önce Çağlar ile konuşuyorduk; canı sıkılıyordu nedenini açıklamadığı bir keyifsizlik için ''hala neden kış gelmedi... abi bi yağmura çıkıp ıslansam hepsi geçecek biliyorum ama yağmur yok'' gibi bir sözü aklıma takılmıştı. Bu sözleri bir yerden biliyordum, benim de böyle dertlendiğim bir zaman, yağmurlarda ıslanmak istediğim bir zaman olmuş muydu? Dün akşam(21.12.2006) şefiminde nezaketli katılımıyla gezerken gerçekleştirmek istediğim gibi [sağol şefim! 4 duvar arası olsada ıslandım yeteri kadar!]

Az önce net'te gezinirken Şebnem Ferah'ı gördüm, nete iyice takıldım. İlgili konulara, videolar, şarkı sözlerine vb. baktım. Derken yukarıda anısayamadığım şey ile ilgili bir nokta daha yakaladığımı fark ettim. Pencerenin arkasından dışarıyı izlerken bulutlu gökyüzünde yalnız uşan* bir martı ve ıssız sokaklar gözüme takıldı... Orta okulda Şebnem Ferah ilk albüm yaptığında bana aldığı kaseti dinlemem için veren Selçuk geldi aklıma... [* bu klavye ile yazdığım son blog olacak galiba!]

Selçuk bir akşam apartman önünde, 4 yol tarafında şu anda dalları kesik ve mevsim nedeniyle seyrek yapraklı söğüt ağacı altındaki banklarda ''din ile ilgili basit'' bir konuşma sonrasında küsüp gittiğinden beri aklımda herhangi bir tanıdık gibiydi. Ancak verdiği kaset, o zaman ki müzik sohbetlerimiz, diğer kaset takaslarımız umarım her zaman aklımda olacak. Şebnem Ferah'ı ilk onun sayesinde dinlemiştim ve tabii ki kadın albümündeki Yağmurlar şarkısını da!

Şarkıyı dinledikçe aklımda bir yankılanma oluyordu, sürekli zihnim ''yağmurlar yağsın üzerime!'' diyordu. Nette buldum ve aynı havaya girdim. O zamanlar dinlediğimde bu şarkı neden beni bu kadar etkiliyor ki diye soruyordum. O zamanlar etkilemesinin nedeninden emin olmasamda şimdi nedenini biliyorum. Ben yağmurda ıslanmaktan ileri derecede keyif alıyorum! :( .

Tunç
[sadece bir aktör?]

Çarşamba, Aralık 20, 2006

MeSeNe

Boşver, koyver ödev yapıyor...
Gönül,
Muhabbet istiyor şairin dediği gibi,
Kahve! bahanesi oluyor,
Kahveye bile gelen yok
Ki kim neylesin muhabbeti
Bundan öte haber mi var?
Boşveeer, koyver ödev yapıyor de,
Geçiver!

{[Bakalım ileride de bu kadar anlatabilecek mi bu sözler beni... Sağol Sedat! iki soruyla yazdırdın bunları...]}

[koyuver(oluruna bırak) sözcüğü kızgınlığa vb yorularak küfür olarak algılanmasın diye özellikle mevcut şöylenişi gibi yazılmıştır.]
Tunç

Cuma, Aralık 15, 2006

Ardına Takılıp...


Sarhoş Balık ile Topal Martı'nın hikayesini biliyor musunuz? Nasıl başlar o şarkı; 7'tepe'nin sırtında yollara düşme isteğiyle başlar... Bir tekir kedinin peşinde olmak kaydıyla... işte bu Sultanahmet çevresinde gördüğüm bir kediydi... Bu şarkıyı hatırlattı bana... topal martı ve sarhoş balığı'da hatırlattı elbette...

Artık hayırlısı olsun... mühim olan ''gel denizin gel yüzüne'' kısmından sonra geliyor şarkıda... ''buluşalım* orada senle'' diyor... Ne balık martıyı suya çağırıp boğulmasını bekliyor, ne de martı balığı havaya çağırıp yemeyi düşünüyor... Sınırları zorlayan ama sınırları aşmayan iyi niyetli bir heves... Yukarıdaki de çok güzel hikayesi olan bu şarkıyı hatırlatan bir fotoğraf... Buyurun seyreyleyin...

Tunç

Pazartesi, Aralık 11, 2006

Eklemedir Koca Konak...

Bir türkü sözü başlıktaki... hiçbir düşünceyle hiçbir eylemime alakalı olmasa da boş bir ekleme'dir başlığı yerine böyle hoş bir bağlama yapayım dedim... Belki ileride birgün okuduğumda türkü sözlerini merak eder okurum... Elbette rastgele bir türkü sözünü merak edip okuyacağımı düşünmüyorum, neden bu olduğunu, bunu yazdığımı da sanırım bu sebeple belirtmem gerekiyor...

Bugün Sultanahmet ve civarını gezdim, orada bir sürü tarihi yapı arasından sıyrılarak aslında benim için önemli olan arkalarda kalmış ıssız, dar sokaklar gezdim. Sonra hiç sevmediğim kalabalık halde olan Hipodrom meydanına çıktım... Hipodrom meydanı aslında keyifli bir mekan olsa da içerisindeki kalabalık hiç hoşuma gitmiyordu. Aslında Ayasofya'ya bile gitmek vardı aklımda ama o rahatsız edici kalabalığa[başka çeşitli nedenleride var!] girmek istemedim ve en ıssız kısım olan Türk-İslam Eserleri Müzesine girdim... Zaten müzenin bulunduğu sarayın balkonunu görmek bile binayı merak etmeye yetiyor! Bu gün içi etkinliğimdeki dar sokaklardaki evlerin bazılarında sonradan yapıldığı sırıtan eklemeler vardı ve bu durum bana acaba türkü'de geçen tanımlama bunun gibi bir durumu mu anlatıyor dedirtmişti...

Bu kadar Sultanahmet ve çevresinden bahsedip fotoları eklememek olmaz sanırım... Yaklaşık 50mb olan fotolar bu Link'te...

Ekleme kısmına gelir isek...
Adres'indeki yazının sonunda belirttiğim kısım ile ilgili... Verdiğim kararı buraya eklememi istemişim ama komik(gerçekten komik mi?) bir şekilde hesapta olmayan birşey gerçekleşti... Benim karar vermeme zaman bile olmadan öteki' konumuna düşmüştüm. Artık buna alışmaya çalışıyorum. Ne kadar keyif vermese de başkalarının keyiflerinden kendime pay çıkarma polyannacılığını oynamak durumundayım... Umarım hayırlı olur.

Tunç
{kyijhzom}

Salı, Aralık 05, 2006

Yolda 5!...

Trafik sen ne işe yaramaz birşeysin...

Elbette bende biliyorum, büyük şehirlerin problemleride büyük oluyor vs... Hatta olmasını istediğinizde, ihtiyaç duyduğunuzda kaybolacak kadar büyük. Sanki bir canlı organizma, ''size en fazla nasıl eziyet ederim''i bulup onu uyguluyor...

Bozcaada da yaşamak vardı :(. O sakinlikte, dinginlikte, huzurun içinde surları gezmek, sokak aralarını turlamak, rüzgar güllerinin uğultusunu dinlemek vardı... Hatta hem tabanvay ile, hem de bisiklet ile pek de güzel olabilirdi bu etkinlik! Minibüs sesi, otobüs sesi, kornalar, egzoz isi(fransızca'dan geldiği söylensede ingilizcesi exhaust, ne yazık ki ''doğrusu bu!'' diyebileceğimiz bir yazımı beirlenmemiş), magandaları vb. olan böyle bir şehirde yaşamak zorunda olmak ne de işkence...

İşkenceden zevk alır olmuş, her an tehlike altında olmayı kabul etmiş bir toplulukla yaşamak, hiçbir güvencesi olmadan hayattan zevk almayı bilenlerle olmak vs. ... bu da güzel birşey, ama ötekileri düşünmeden yaşanabilecek mekanlara da ihtiyaç duyuyor insan! Ya da ötekilere karışabileceği mekanlar arıyor... Karar veremedim hangisini daha çok istiyorum diye... Biliyorum ikisi de gerekli ama bilmek istiyorum ''hangisini daha çok istiyorum!''.

Bugün de kısa oldu ama... ileride herşeyi, her ayrıntıyı hatırlamak istediğime de emin değilim... Yolda kitap okurken aklıma gelen bir kulağa fısıldama ve kıskançlık hikayesi vardı, ama onu da sadece hafızama saklamaya karar verdim. Ya da ileride unutma korkusuna kapılırsam aklımda kaldığınca buradan bu notu okuyup yazarım birşeyler...

Tunç
{zibmp}

Pazartesi, Aralık 04, 2006

Tekerleme...

Bugün bu saatte gözüme uyku girmiyor... İlk defa bir işim olduğu vakitte uykusuzluk ile mücadele etmeden ayakta durabiliyorum... Veri dosyalarımı hazırladım, düzenledim ve bu yazıdan sonra grafiklere dökeceğim...

Tekerlemeye gelir isek; nedir bu pol-dipol, neden aklıma takıldı ki dedim ve başladım düşünmeye... Bir gün Wenner ve Schulumberger başlamışlar dans etmeye... Tabi bunların dansından sonra dipol dipol de bir anda ortaya çıkmış... Derken oyun bir anda kırıcı olmaya başlamış. Wenner ve Schulumberger'in oyunu bir güç gösterisine dönüşmüş... işte o anda olan olmuş ve Dipol-Dipol kontrolünde olmayan bu durumda bir darbe almış... Sonra bakmışlar ki bir bacağı kırılmış, çook uzağa fırlamış...

Hiçbir temeli, hiçbir mantığı anlatılmadan bize ''söylenen'' bu kelimeleri hala da çözemediğimin farkındayım... Sinirimin bozuk olduğu zamanda bunları kullanayım da işe yarasınlar deyip kullandım. Ne komik olduğunu ne de acıklı olduğunu düşünüyorum. Grafk çizmeye başlamam gerekli sonuçta... böyle sabahlamak insanın kolay kolay eline geçicek bir fırsat değil...

Tunç

Cumartesi, Aralık 02, 2006

Bisiklet yeniden...

Bisiklet ile ilgili yazılarıma tekrar başlamam çok ilginç olabilir. Bu durum birkaç haftadır etkisinde olduğum baskın şekildeki zihinsel isteklerden fiziksel isteklere geri geçişin bir göstergesi olsa gerek...
[Ya da bir vefa örneği olarak sıkıntılarımda bana arkadaşlık eden, beni pedal çevirmekten başka uğraştırmayan ve tüm sıkıntımı alana, bisikletime bir teşekkür olabilir. Yazı üstteki düşünceye göre devam edecektir. Bu içinde bulunduğum aptallığın iyi ve hep düşünülen tarafı olduğundan düşünülmeyen taraftan bakmayı tercih ediyorum.]

İş yapmadığım, hiç yorulmadığım zamanlarda halsizlik hissettiğim bir dönemin etkisinden kurtulmak için sanırım bu en iyisi...

---
Bisiklet ile gezintimden bahsetmek gerekirse; yaklaşık 32km yol, yine yaklaşık 1.30 saatte ve yine yine yaklaşık 20km ortalama hız ile geçmiş gitmiş... Sahilde serin ama güneşli, cumartesi olduğu halde temiz yani mangalcı dumanı olmayan bir günde özlediğim bir zevk vardı. Bisiklete binerken düşündüğüm gibi: ''acı çekmekten zevk* alır olduğum şu günlerde ilaç gibi geldi!''. 3 haftadır bisiklete doğru dürüst binemememin etkisiyle ne kadar gerilediğimi görsem de bu bir ilaçtı ve sanırım iyi geldi. En azından bundan sonra kararlarımda daha az aceleci ve acemi olduğumu düşüneceğim.

Sahilde açık havanın etkisiyle gölgeme bakıp pedal çevirişimi izlemek, önce önümü ezberleyip daha sonra güneşte gözümü kör edip en sonunda da önümü görmeden cesaret yettiği kadar[genellikle 1-2sn oluyor, ancak 15sn gibi bir süre'de kaydettim bu aksiyon için :).] bisiklet sürmek yine çok keyifliydi! Ayrıca daha önceleri dikkat etmediğim şekilde adalar manzarasına bir bayrak eklenmişti ve bu bana keyif vermişti. Bu bayrağın Heybeliada'ya dikilmiş olduğunu söylemek sanırım birçok kişi için yeterli bir açıklama olur. Ancak yanlış anlaşılma olmadan bunun fanatik bir milliyetçilik olarak yorumlanmaması gerektiğini de söyleyeyim. En son aklımda kalan ise; denizde güneşin ışınlarının yansıdığı bölgelerdeki balıkçı gemilerinin gölgeleri ve onun peşindeki ''topal martılar''* ise yine düşüncemi zevkten acıya çevirmişti...
---

Not:Parantez içinde belirttiğim gibi yazı ilk düşünceye göre aklıma gelenlerle devam ediyor... Umarım ikinciye göre olan bir yazı yazmayı beklemeden aklımdakini yaparım...

Böyle düşünmemde beni korkularımın mı yönlendirdiğini sorgulamadan duramıyorum, ancak belirtmek gerekirse; en azından ''korkmadığımı düşünüyorum'' diyebiliyorum.
Küçüklükten aklımda kalan bir söz ile durumu benzeştirmek sanırım daha faydalı olur. Bu sözü söyleyende futbol oynamak istediğim bir zamanda beni bu sözle uyarmıştı diye hatırlıyorum. Hem okul hem futbol oynamak gibi bir düşüncem olduğu bir zamanda bana ''çok uğraştırır, cok uğraşırsan bilki boş uğraşırsın!'' demişti. Aynı fazla naz aşık usandırırdaki gibi :).

Amaan ne olacak ki? Bir ay sabrederim, daha sonrasında göz görmeyince de gönül avunur diyorum. Ne kadar bu düşünce etkisinde olsam da aklıma bir yandan da bir şarkı geliyor... Şarkı sözlerine takıldığım bu dönemde bir başka şarkı ''daha da aptal'' olmama yol açıyor. Bu şarkının sözleri için bu
link'e tıklamanız yeterli...

İleride görüşmek üzere...lütfen sonucunu, neye karar verdiğini buraya da yaz!
Tunç
{inbpy}

Yayın Başlığı: Herkese Duyurun :P

Başlık yazıyla çok alakalı değil, Blogger'ın Başlık açıklama yazısıyla biraz laf ebeliği... Gelelim konuya; Bir video ve düşündürdükler...