Pazar, Haziran 17, 2007

Beni en mutsuz eden şey...

Şu anda(geçen gece) beni en çok üzen şeyin ne olduğu sorusu aklıma takıldı... Düşününce her ne kadar aklımdan bir ''en ...'' diyip karar veremesemde birşey beni bu duruma en çok yakın olduğu konusunda ikna etti... ''... birlik... eğlence... biçim vs. ...''[benim için olmasada okuyanlar için tahmin edilemez olduğunu düşünüyorum, afedersiniz :).]

Aslında beni en çok üzen şeyi bulmaktansa beni üzen şeylerin belirlenmesinin yararlı olacağını düşünüyorum. Böylece bunların arasından çözülebilir olanları çözüp birazda olsa kendime fayda sağlamış olurum... biliyorum bu düşüncemde haksız değilim.

Beni üzen şeylere gelince; Bronz madalyanın sahibi ''geç kalmışlık hissi''... Bir düzen, bir yol tutturup hedefe yollanmak istiyorum ama bir türlü karar kılamıyorum. Okul, iş, eğlence deyince tam olarak bir yön seçemiyorum. Çeşitli kapıları hep açık bırakıyorum, bu da ilerleme sağlamama engel oluyor... Hayır kendimi uçak gibi hissetmiyorum tabii ki :). Ancak her an geri dönebilecek olma durumunda önünüze bakarken arkanıza da bakmanız gerekiyorsa işte bu bahsettiğim sorunun ortaya çıkışı oluyor. Ne önünüzü doğru dürüst gözlemleyemezsiniz, ne de geçmişi, herşey hayal meyal gözünüze gelir. Tabii farkındaysanız anlamakta, çözmekte değil gözüm, daha gözlemlemeyle yetiniyorum. Yüksek lisans'a başladım, Paleomanyetizma diye, çok güzel gerekçelerimde var tabiiki ama Manyetotellürik sürekli aklımın bir köşesinde, ''zamanı harcıyor muyum?'', ''geçikiyor muyum?'' diye sürekli sorular aklıma geliyor... İş deyince okul mu, yurt dışı mı? Dağcılık, kaya tırmanışı, dağ bisikleti, tur bisikleti, yoksa hepsinden bagımsız klasik anlamdaki gezginlik mi? Hepisi bir arada olur mu yoksa? Sanırım hepsini istiyorum, galiba biraz aç gözlüyüm :d

Pekii ikinci sırada ne var? Gümüş madalya, ikinci sıradaki her işe heyecanla başlayıp çook geniş çook uzun hayaller, planlar programlar [vizyon mu desem :P] ile bu işleri süsleyip, beslemem. Bu ilk bakışta kötü gözükmüyor gibi, ancak beni ilk zorlukta herşeyden vazgeçmeye götürebiliyor. Bir kapı yüzünüze kapandığında o kapıyı bir daha denemek hiç mi hiç istenilen birşey olmuyor... Aslında bu durumu okuldan atılmam sonrasında çözmüş gibiyim, ama tekrar da ediyor gibi bazı hallerde... Örneğin Yüksek Lisans için bu durum böyle... Daha dersler ''bu durum''dayken tez planları, kurgular vs yapıyorum. Birileriyle çok kolay gezi tur programları yapıyorum, evetleri ardı ardına sıralıyorum, sonra yola çıkarken yada çıktıktan sonra eğlenmediğimi farkedip bir anda sıkılıyorum. Birkaç seferdir böyle oluyor, bunu hissettirdiklerimden de özür diliyorum... Bunun bir sebepten dolayı geçici bir dönem olduğunu düşünsemde yine de kafamı bulandırıyor... Baştada dediğim gibi, bunlar elbette güzel yorumlanabilir, ancak ilk engel sonrası caymak hiç güzel değil, insanların ne düşündüğü-düşüneceği de değil derdim[öyle olsa burada açıkta etmezdim galiba :)], bahsettiğim işlere kendimle samimi olarak yönelememem...[Sanırım bu başlığın 2nci sıraya yerleşmesinde Ü.Dökmen'in kitabının hissi seziliyordur... :)].

Peki altın madalyayı kime verdim? Beni en çok üzen işte budur demiyorum ama en etkili olarak bu yazı yazılırken hakim olan düşünce böyleydi, şimdi blog'a yazılırken ''acaba...'' dedirtse bile... Hemen alttaki paragrafta, daha fazla oyalanmanın alemi yok, burada zırvalayacağım, bence bu paragrafta anlatılan mesaja kulak verin ve hemen aşşaığıya geçin... Zaman kaybediyorsun hala burada mısın?[Belkide komik geldi merak ettin okudun :) ve hala okuyorsun... ama bu senin söz dinlemediğinin kanıtı olur :P] Neyse işte bitirdim zırvayı, geç bakalım alt paragrafa...

Birinci sırada ilk paragraflarda belirttiğim gibi ''... birlik, eğlence, biçim vs...'' var. Bu arkadaşlarımın(''istisnasız'' herbirinin) iletişimlerinde samimi ve dürüst olması isteğim. Açık sözlü art niyetsiz olması düşüncesi(İstisnasız herbiri derken, hiçbiri böyle değil dediğim düşünülmesin. Ama insanın doğası gereği kendinden bile şüphe edebilen, emin olamayan bir canlı, elbette zaman zaman arkadaşlarından da şüphe edebilir, anlayışla karşılansın. Böyle bir durum sezdiğimde ben elimden geldiğince anlayışlı davranırım, başkalarından da beklemek hakkımdır.) Pekiii biz birlikte ne yaparız, ne yapabiliriz sorusu cevabını çok merak ettiğim birşey, ama bunun da ne demek olduğunu ne yazık ki benden başka birileri fırsat vermediğim sürece anlayamayacak.

Bunlara daha bir sürü ekleme yapabilirim, hatta öyle eklemeler yaparım ki sıralama alt-üst olur. Ama sanırım hepsinin özünde iletişim yatıyor... Öncelikle kendimle olmak üzere, dogrudan ilgili kişiler veya dışarıdan[objektif maaanaaaasssııında :)] kişilerle, ama iletişimle... Eğer açıklıkla merak edilen küçük ayrıntıları sorup cevaplandırabilirsem[bana sorulanları; bu konularda kendimi kusursuz görmüyorum elbette :) veya benzer durumları başkalarınında yaşamadığını] bunların hepsi çözülebilir. Kusursuz mutlu olurmuyum bilemiyorum ama daha mutlu olacağım kesindir...

Bunun tekrarlarını ve cevabını ileride görebilmek dileğiyle...[Sizede tavsiye ederim! Yalınız, illaki sizi en mutsuz eden şeyi bulma çılgınlığına kapılmayın, mutluysanız en'i kolay bulmazsınız gibi geliyor bana... nereden biliyorsam :D]

Tunç
Sıradaki yazı ne olur acaba? ''İnjuries in mountain biking[Sports Traumatology, 2001]'' çevirisiden önce bir ''Ben'' yazısı daha gelir mi? [kljoilhe(kabul etmiyor nedense...)]

1 yorum:

  1. kimsenin etkisinde kalmadan hareket etmek de insana mutluluk veriyor. test edildi, onaylandı...

    YanıtlaSil

Yayın Başlığı: Herkese Duyurun :P

Başlık yazıyla çok alakalı değil, Blogger'ın Başlık açıklama yazısıyla biraz laf ebeliği... Gelelim konuya; Bir video ve düşündürdükler...